Evetle hayır itişip kakışır, kendilerince argümanlarını dayatırken; bir yandan demokrasi tozu havada uçuşuyor, diğer yandan salt “demokrasi tozunun yalan olduğunu” söyleyen ve fakat bunun ötesinde esasen pek de bir şey söylemeyen bağrışlar yankılanıyorken, aslında hepsi bir ağızdan ve şaşılmayacak bir birliktelikle, diyorlar ki: “Bir üçüncü seçeneğiniz yok. Ya evet diyeceksiniz ya hayır!”
Oysa bunun koca bir yalan olduğu evetle hayırın çok farklı iki seçenekmiş gibi görünmesinden belli. Bunun koca bir yalan olduğu “Kürt açılımı”nın arkasındaki TÜSİAD’ın açılımından belli. Bunun düpedüz bir yalan olduğu tersanelerde ya da madenlerde ölenlerin onların tanımlarıyla “demokratiklik” ya da “bağımsızlık”la hiçbir ilgisi olmadığının aşikâr oluşundan belli.
Oysa bunun koca bir yalan olduğu evetle hayırın çok farklı iki seçenekmiş gibi görünmesinden belli. Bunun koca bir yalan olduğu “Kürt açılımı”nın arkasındaki TÜSİAD’ın açılımından belli. Bunun düpedüz bir yalan olduğu tersanelerde ya da madenlerde ölenlerin onların tanımlarıyla “demokratiklik” ya da “bağımsızlık”la hiçbir ilgisi olmadığının aşikâr oluşundan belli.